İşin Kolayı
Cephedeki Irlandalıya karısından gelen mektupta şunlar yazılıydı:
"Erkeklerin hepsi askere alındı, yardım edecek tek kişi kalmadı. Bu yıl bahçeyi benim bellemem gerekiyor."
Irlandalı hemen cevap yazdı:
"Sakın bahçeyi kazma. Silahların hepsi orada gömülü."
Mektup askeri makamlarca okundu.
Bir manga er gelip bahçenin her yerini kazarak silah aradi.
Eli bos döndüler...
Cephedeki Irlandalı, ikinci mektubunda şöyle dedi: "Bahçenin iyice bellenmiş olduğunu sanıyorum. Artık sebzeleri ekebilirsin."
Herkes Kendi Yediğinden İkram Eder
Bir gün İran hükümdarı Şah İsmail düşmanı olan Yavuz Sultan Selim Han a bazı hediyeler yollar.
Ama bu hediyeler çok değerli hediyelerdir.
Halılar, altınlar, gümüşler yakutlar, deve deve yemişler ve ayrıca da sandık dolusu hediyeler.
Hediyeler Yavuz'a getirilir açılır, ama o da ne! İçeriyi bir koku kaplar.
Çok kötü bir koku, nedir bu diye hepsini aramaya başlar.
Birde bakarlar ki, sandığın dibine insan dışkısı konulmuş.
Yavuz Sultan Selim hemen buna bir cevap vermek için ulemalarını, hocalarını toplar.
Buna iyi bir şekilde cevap verilmesi gerekmektedir.
Fakat, yine cevabı kendisi bulur ve aynı hediyelerden kendiside hazırlatır.
Vezirine kendisine bir kutu gül lokumu getirmesini ister ve lokumun altınada bir not yazar ve elçiyle Şah İsmail'e yollar.
Şah İsmail hediyeleri kabul eder ama içinde bir tereddüt, acaba o bana ne dışkısı yolladı mı diye düşünürken, içeriyi birden lokum kokusu sarar ve de çok güzel kokmaktadır.
Vezir lokumu ikram eder. Şah önce başkaları tatsın en son ben tadarım diyerek kendine göre önlem alır.
Herkes lokumları yedikten sonra sıra şah İsmail'e gelir, Şah lokumu yer ve altındaki not gözüne ilişir.
Notta şöyle yazmaktadır:
'İsmail herkes kendi yediğinden ikram eder'
Kahraman Er
Erler sabah yoklamasında. Çavuş içlerinden birine soruyor.
-Söyle bakalım nerdensin?
-Maraş'lıyım komutanım...
Çavuş sinirlenir ve askere okkalı bir tokat atar. Ardından tekrar sorar.
-Bir daha söyle bakayım nerdensin?
-Maraş'lıyım komutanım...
Çavuş bu sefer iyice hiddetlenir ve askere okkalı bir tokat daha atar. Ardından tekrar sorar.
-Oğlum bak sana son defa soruyorum. Nerelisin?:
-Kahramanmaraş'lıyım komutanım.
-Hah! şimdi oldu der ve yanındakine sorar...
-Oğlum sen nerelisin?
-Kahraman Sinopluyum komutanım..
Öleceksin Sülo
Bilo ile Sülo askerde nobettelermiş Sülonun çişi gelmiş ve yakınlarda bir ağaç ın dibine sallaya sallaya yapmaya başlamış.
Birden bir yılan cıkıp Sülo'nun aleti ısırıp kaçmış Sülo oldugu yere yığılıp kalmış, başlamış bağırmaya: Biloooo yetiş Biloooo.
Bilo koşarak gelmiş sormuş: Ne oldu Sülo diye Sülo da anlatmış olanları.
Bilo hemen telsizin başına gidip komutanına haber vermiş. Arkadaşım süloyu yılan ısırdı ne yapmam gerekiyor diye
Komutanı da: Isırdığı yeri em em tukur yoksa arkadaşın ölür diye cevap vermiş.
Bilo koşarak arkadaşı Sülonun yanına giderek, acıyan gözlerle bakarken, Sülo merakla ne oldu komutan ne dedi diye sormuş.
Bilo da öleceksin sülo demiş.
Aynı Sistem
Askerliğini denizaltı personeli olarak yapan Temel kahvede denizaltını anlatıyormuş.
-Kocaman her tarafı kapalı demirden bir gemi. İ
şte biz o geminin içine giriyorduk,denizin 100-200 metre altına girip 1 hafta 10 gün hiç çıkmadan gidiyorduk.
Herkesin ağzı açık Temeli dinlediğini gören Dursun birazda kıskanarak;
- Ula Temel demirden gemi denizin altına girerde nasıl su almaz
Temel,evelemiş gevelemiş bir türlü izah edememiş, sonra Dursuna dönerek;
- Ula dursun sen denize giriyor musun?
- Giriyorum.
- Peki denize dalmıyor musun?
- Dalıyorum.
- Denizin dibine dalınca kıçına su kaçıyo mu?
- Yooo.
- İşte sistem aynu sistem...
Tuvalet Kağıdı
Bir gün Hasso ile Hüsso Irak'ın sınırında bir dağın tepesinde oturuyorlarmış.
Irakta da o zamanlar savaş çıkma olasılığı varmış.
Hüsso sormuş:
- Hasso burda bir savaş çıksa ne olur?
-Savaş çıkarsa önümüzde iki seçenek var. Ya bizi askere alırlar ya da bırakırlar.
Bırakırlarsa sorun yok ama askere alırlarsa önümüzde iki seçenek var bizi ya cepheye sürerler ya da cephe gerisinde değerlendirirler.
Cephe gerisinde kalırsak sorun yok. Ama cepheye sürerlerse önümüzde iki seçenek var ya ölürüz ya da esir düşeriz.
Ölürsek sorun yok. Esir düşersek önümüzde iki seçenek var.
Ya bizi sabun fabrikasına gönderirler ya da kağıt fabrikasına gönderirler.
Sabun fabrikasına gönderirlerse sorun yok ama kağıt fabrikasına gönderirlerse önümüzde iki seçenek var.
Ya bizi A4 yaparlar ya da tuvalet kağıdı. A4 yaparlarsa sorun yok ama tuvalet kağıdı yaparlarsa işte o zaman BOKU YEDİK...
NOT: Hitler zamanında insanları sabun fabrikasına gönderip kemiklerinden sabun yapmışlardır.
Terk Edilirseniz İyi Fikir
Deniz aşırı bir ülkede askerliğini yapmakta olan John bir gün sevgilisinden bir mektup alır.
Sevgilisi artık ondan ayrıldığını bildirmekte ve fotoğrafını geri
göndermesini istemektedir.
John çok kızar. Arkadaşlarından eski kız arkadaşlarının fotoğraflarını
toplar.
Hepsini paket yapar ve sevgilisine gönderir.
Pakete birde not iliştirir;
" Kusura bakma, hangisi olduğunu çıkaramadım. Lütfen kendi fotoğrafını al ve kalanını geri gönder!"
Cephedeki Irlandalıya karısından gelen mektupta şunlar yazılıydı:
"Erkeklerin hepsi askere alındı, yardım edecek tek kişi kalmadı. Bu yıl bahçeyi benim bellemem gerekiyor."
Irlandalı hemen cevap yazdı:
"Sakın bahçeyi kazma. Silahların hepsi orada gömülü."
Mektup askeri makamlarca okundu.
Bir manga er gelip bahçenin her yerini kazarak silah aradi.
Eli bos döndüler...
Cephedeki Irlandalı, ikinci mektubunda şöyle dedi: "Bahçenin iyice bellenmiş olduğunu sanıyorum. Artık sebzeleri ekebilirsin."
Herkes Kendi Yediğinden İkram Eder
Bir gün İran hükümdarı Şah İsmail düşmanı olan Yavuz Sultan Selim Han a bazı hediyeler yollar.
Ama bu hediyeler çok değerli hediyelerdir.
Halılar, altınlar, gümüşler yakutlar, deve deve yemişler ve ayrıca da sandık dolusu hediyeler.
Hediyeler Yavuz'a getirilir açılır, ama o da ne! İçeriyi bir koku kaplar.
Çok kötü bir koku, nedir bu diye hepsini aramaya başlar.
Birde bakarlar ki, sandığın dibine insan dışkısı konulmuş.
Yavuz Sultan Selim hemen buna bir cevap vermek için ulemalarını, hocalarını toplar.
Buna iyi bir şekilde cevap verilmesi gerekmektedir.
Fakat, yine cevabı kendisi bulur ve aynı hediyelerden kendiside hazırlatır.
Vezirine kendisine bir kutu gül lokumu getirmesini ister ve lokumun altınada bir not yazar ve elçiyle Şah İsmail'e yollar.
Şah İsmail hediyeleri kabul eder ama içinde bir tereddüt, acaba o bana ne dışkısı yolladı mı diye düşünürken, içeriyi birden lokum kokusu sarar ve de çok güzel kokmaktadır.
Vezir lokumu ikram eder. Şah önce başkaları tatsın en son ben tadarım diyerek kendine göre önlem alır.
Herkes lokumları yedikten sonra sıra şah İsmail'e gelir, Şah lokumu yer ve altındaki not gözüne ilişir.
Notta şöyle yazmaktadır:
'İsmail herkes kendi yediğinden ikram eder'
Kahraman Er
Erler sabah yoklamasında. Çavuş içlerinden birine soruyor.
-Söyle bakalım nerdensin?
-Maraş'lıyım komutanım...
Çavuş sinirlenir ve askere okkalı bir tokat atar. Ardından tekrar sorar.
-Bir daha söyle bakayım nerdensin?
-Maraş'lıyım komutanım...
Çavuş bu sefer iyice hiddetlenir ve askere okkalı bir tokat daha atar. Ardından tekrar sorar.
-Oğlum bak sana son defa soruyorum. Nerelisin?:
-Kahramanmaraş'lıyım komutanım.
-Hah! şimdi oldu der ve yanındakine sorar...
-Oğlum sen nerelisin?
-Kahraman Sinopluyum komutanım..
Öleceksin Sülo
Bilo ile Sülo askerde nobettelermiş Sülonun çişi gelmiş ve yakınlarda bir ağaç ın dibine sallaya sallaya yapmaya başlamış.
Birden bir yılan cıkıp Sülo'nun aleti ısırıp kaçmış Sülo oldugu yere yığılıp kalmış, başlamış bağırmaya: Biloooo yetiş Biloooo.
Bilo koşarak gelmiş sormuş: Ne oldu Sülo diye Sülo da anlatmış olanları.
Bilo hemen telsizin başına gidip komutanına haber vermiş. Arkadaşım süloyu yılan ısırdı ne yapmam gerekiyor diye
Komutanı da: Isırdığı yeri em em tukur yoksa arkadaşın ölür diye cevap vermiş.
Bilo koşarak arkadaşı Sülonun yanına giderek, acıyan gözlerle bakarken, Sülo merakla ne oldu komutan ne dedi diye sormuş.
Bilo da öleceksin sülo demiş.
Aynı Sistem
Askerliğini denizaltı personeli olarak yapan Temel kahvede denizaltını anlatıyormuş.
-Kocaman her tarafı kapalı demirden bir gemi. İ
şte biz o geminin içine giriyorduk,denizin 100-200 metre altına girip 1 hafta 10 gün hiç çıkmadan gidiyorduk.
Herkesin ağzı açık Temeli dinlediğini gören Dursun birazda kıskanarak;
- Ula Temel demirden gemi denizin altına girerde nasıl su almaz
Temel,evelemiş gevelemiş bir türlü izah edememiş, sonra Dursuna dönerek;
- Ula dursun sen denize giriyor musun?
- Giriyorum.
- Peki denize dalmıyor musun?
- Dalıyorum.
- Denizin dibine dalınca kıçına su kaçıyo mu?
- Yooo.
- İşte sistem aynu sistem...
Tuvalet Kağıdı
Bir gün Hasso ile Hüsso Irak'ın sınırında bir dağın tepesinde oturuyorlarmış.
Irakta da o zamanlar savaş çıkma olasılığı varmış.
Hüsso sormuş:
- Hasso burda bir savaş çıksa ne olur?
-Savaş çıkarsa önümüzde iki seçenek var. Ya bizi askere alırlar ya da bırakırlar.
Bırakırlarsa sorun yok ama askere alırlarsa önümüzde iki seçenek var bizi ya cepheye sürerler ya da cephe gerisinde değerlendirirler.
Cephe gerisinde kalırsak sorun yok. Ama cepheye sürerlerse önümüzde iki seçenek var ya ölürüz ya da esir düşeriz.
Ölürsek sorun yok. Esir düşersek önümüzde iki seçenek var.
Ya bizi sabun fabrikasına gönderirler ya da kağıt fabrikasına gönderirler.
Sabun fabrikasına gönderirlerse sorun yok ama kağıt fabrikasına gönderirlerse önümüzde iki seçenek var.
Ya bizi A4 yaparlar ya da tuvalet kağıdı. A4 yaparlarsa sorun yok ama tuvalet kağıdı yaparlarsa işte o zaman BOKU YEDİK...
NOT: Hitler zamanında insanları sabun fabrikasına gönderip kemiklerinden sabun yapmışlardır.
Terk Edilirseniz İyi Fikir
Deniz aşırı bir ülkede askerliğini yapmakta olan John bir gün sevgilisinden bir mektup alır.
Sevgilisi artık ondan ayrıldığını bildirmekte ve fotoğrafını geri
göndermesini istemektedir.
John çok kızar. Arkadaşlarından eski kız arkadaşlarının fotoğraflarını
toplar.
Hepsini paket yapar ve sevgilisine gönderir.
Pakete birde not iliştirir;
" Kusura bakma, hangisi olduğunu çıkaramadım. Lütfen kendi fotoğrafını al ve kalanını geri gönder!"
Kahvaltı
Napolyon bir sabah erkenden kalkıp nöbetçilerini kontrol etmeye başlamış. Birde ne görsün? Nöbetçilerden bir tanesi yerinde yok.
Hemen aramaya başlamış. Çok geçmeden biraz ilerideki çalılıkların arasında nöbetçisini bulmuş.
Asker tüfeğini ağaca dayamış, oturmuş sıçıyor. Bunu gören Napolyon hemen ağaca dayalı tüfeği kapıp askere doğrultmuş ve yaptığı şeyi parmaklayıp yemesini emretmiş.
Asker istemeye istemeye söyleneni yapmış.
- Asker bu ceza sana yeter, seni bu defalık affediyorum, tekrar ederse kurşuna dizilirsin,deyip tüfeği askere teslim etmiş,ve arkasını dönüp uzaklaşmaya başlamış.
Tam o sırada nöbetçi silahını Napolyon'a doğrultup "Dur" diye bağırmış.
- Hadi bakalım komutanım boku yeme sırası sende, yoksa seni vururum.
Napolyon çaresiz söyleneni yapmış ve parmağını boka batırıp yalamış.
Aradan uzun süre geçmiş ve savaş sona ermiş. Napolyon savaştan sağ çıkan askerlerinin arasında dolaşırken bir askerin önünde durup
- Asker, ben seni bir yerden tanıyorum ama çıkartamadım demiş.
Asker hemen cevap vermiş:
- Doğrudur komutanım bir sabah kahvaltıyı sizinle birlikte yapmıştık.
Akıllı Asker
Bir albay, bir er, bir yaşlı kadın ve bir de genc kız trende aynı kompartmanda yolculuk etmektedir.
Tren bir tünele girip kompartman karardığı zaman, MUCUK bir öpücük sesi ve ardından ŞIIIRRRAAAAKK ! diye bir tokat sesi duyulur.
Tünelden çıktıktan sonra yaşlı kadın "Aferin genç kıza. Nasıl yapıştırdı tokadı" diye düşünmekte ve kafasını sallamaktadır.
Genc kız da "Zevksiz herif, bu morukta ne buldu ki, bi de öpmeye kalktı ama kadın da iyi yapıştırdı." diye düşünmektedir.
Albay ise "Ulan bizim eşoglusu er, kızı öptü. tokadı biz yedik." diye yanarken
Er de içinden şöyle düsünmektedir:
"Hehe. aferin lan bana. Elimi öpüp nasıl yapıştırdım tokadı albaya..."
Evli Değilim
Asker, komutanın karşısına çıktı, izin istedi. Komutan sebep sordu:
-Efendim, karım çocuğumuzun çok hasta olduğunu yazmış da...
-Yalan söylüyorsun. Çünkü karından gelen mektubu ben de okudum, hiç öyle bir şeyden bahsetmiyordu.
Asker selam verdi, tam kapıdan çıkarken döndü ve samimiyetle:
-Komutanım, dedi. İkimiz de yalancıyız anlaşılan, çünkü ben evli değilim.
Karavana
Teskere zamanı yaklaşmıştır. Ayni tertip askerlerden bazıları oturup karar alırlar. Bir daha saf asker Mehmet'e ayak isleri yaptırmayacaklardır.
Kararı Mehmet'e açıklarlar. Bu habere çok sevinen Mehmet yine de doğrulatmak için tek tek sorar :
-Sen Ali, ayakkabılarını bana boyattırmayacaksın değil mi?
-Evet.
-Sen Osman, benim sigaralarımdan otlamayacaksın değil mi?
-Otlamayacağım.
-Sen Hasan, çoraplarını bana yıkattırmayacaksın değil mi?
-Yıkattırmayacağım.
Herkesten gerekli yanıtı alınca Mehmet :
-İyi, bundan sonra ben de karavanaların içine işemeyeceğim.
Hemoroid
Bir USA Askeri Birliğinde ahçının yemekleri yüzünden millet hemoroid olmuş. Tam 107 kişi yatak yorgan yatıyormuş.
Bir gün Revire gezmeye gelen komutan her askerin önüne duruyor ve soruyormuş:
- Merhaba asker , hastalığın nedir ?
- Merhaba komutanım , hemeroidim var
- Tedavi olarak ne yapıyorlar ?
- İlaçlı pamuk efendim.
- Bir arzun var mi asker ?
- Bir an evvel iyileşip tekrar vazifeme dönmek istiyororum komutanım...
Komutan herkesin önünde durup aynı soruları sormuş ve hep aynı cevapları alınca memnun olmuş. Sıra en son sıradaki adama gelmiş.
Ona da aynı soruları sormaya başlamış:
- Merhaba asker , hastalığın nedir ?
- Bademciklerimden rahatsızım efendim.
- Öyle mi ? Peki ne ilaç kullanıyorlar ?
- İlaçlı pamuk efendim.
- Güzel. Peki bir isteğin var mı evladım?
- Var, efendim. Mümkünse sıra bana gelince pamuğu değiştirseler diyecektim de....
Uzman
Askerin biri bir bakışta herkesin boyunun ölçüsünü tam olarak doğru söylüyormuş ve arkadaşları buna çok şaşırıyorlarmış.
Birgün bunu komutana götürmüşler ve olan biteni anlatmışlar.Komutan inanmamış.
-"Söyle bakalım benim boyumun ölçüsü kaç demiş".Asker aşağıdan yukarıya komutanı süzmüş ve " 1.75 efendim demiş."Komutan:
-"Doğru hayret nasıl bildin" demiş.Asker:
-"Bilirim tabi efendim ben kereste uzmanıyım demiş"
Pazarlama Tekniği
Sigortacının biri orduya gider.
Askerler içtimadadır.
Başlar anlatmaya:
- Ben size sigorta satmaya geldim. Sigorta almayanlar savaşa gittiğinde beynine bir kurşun yerse, ailesi hiç para alamaz;
Sigortalı olanların ailesine ise, devlet yüklü bir para öder. Şimdi kimler sigorta yaptırmak istiyor?
Kimseden ses çıkmaz.
İki kez daha anlatır ama yine ses çıkmaz.
Sigortacı gitmek üzereyken kıdemli bir Başçavuş gelir ve:
- Bir de ben anlatayım, ben bunların dilini konuşurum der ve askerlere seslenir:
- Beyler, şimdi sigorta olup da beynine kurşun yiyenlere devletin ne kadar para ödeyeceğini duydunuz mu?
- Duyduk, der herkes.
- Şimdi siz hesap edin. Bundan sonra ilk çıkacak savaşta devlet, savaşa sigorta olanları mı, sigortasız olanları mı sürer?
Salak Erler
İki çavuş iddaya girer hangimizin eri daha salak diye. İlk çavuş erini çağırır ve der ki;
- Oğlum al şu 10 milyonu git bana bir araba al.
Er:
- Başüstüne çavuşum der gider.
İkinci çavuş çağırır erini:
- Olum git bak bakayım ben evdemiyim der.
Er:
- Başüstüne çavuşum der çıkar.
Bu iki salak er çarşıda karşılaşırlar, erlerden biri:
- Yahu bende bir çavuş var o kadar salak ki bana para verdi, git bana araba al diye. Lan keriz bugün pazar arabayı nerden bulayım..
Diğer er:
- Yahu benim ki daha salak yok gidip kendisi evdemiymiş değilmiymiş diye bakacakmışım be. Ey lavuk yanında koskaca askeriyenin telefonu var evi arada sorsana...
Anam babamYüzbaşının çok sevdiği ve güvendiği Onbaşı Mehmet`in cezalandırdığı er, yüzbaşının karşısında :
-Komutanım benim bir şikayetim var.
-Söyle.
-Mehmet onbaşı beni döğdi.
-Git, ben onun cezasını veririm.
-Ama yüzbaşım; hem döğdi , hem söğdi.
-Anladım, git cezasını veririm.
-Anama babama laf etti.
-Git cezasını veririz dedik ya.
-Benim anam da yohtur, babam da yohtur.
-Allah rahmet eylesin.Benim de öyle. Sen git anladım.
-Ama yüzbaşım, Mehmet onbaşı benim anama da laf etti, babama da laf etti. Anam da yohtur, babam da yohtur. Anam da sensin, babam da sensin.
Yüzbaşı :
-Derhal koş; çağır Mehmet Onbaşı`yı buraya! dedi.
Lazer Yazıcı
Komutan emir erini çağırmış
- Bana çabuk bir lazer yazıcı bul getir.
- Emredersin komutanım.
Bir saat sonra emir eri yanında başka bir er ile gelmiş.
-Lazer yazıcıyı getirdim komutanım.
-Hani nerde lan?
-Komutanım bu arkadaş laz bir erdir ve bizim bölükte yazıcıdır!
-Ulan iyiki scanner istememişiz be!
Kaçmaya Çalışıyorsun
İkinci Dünya Savaşı sırasında bir İngiliz, Almanya üzerinde düşürülür.
Almanlar bunu esir alırlar, fakat İngiliz'in bir bacağı ve iki kolu kangren olmuştur.
Almanlar ilk önce bacağı keserler ve İngiliz, Almanlardan bu bacağı anavatanı olan İngiltere'ye atmalarını ister.
Almanlar da İngiliz'in isteğini yerine getirir.
Sonra İngiliz'in kolu kesilir, İngiliz yine aynı dilekte bulunur ve Almanlar da yerine getirir.
Bu sefer de Almanlar öteki kolu keserler.
İngiliz her zamanki gibi Almanlardan kolu anavatanına atmalarını ister, fakat Almanlar " olmaz!" derler,
İngiliz nedenini sorunca şöyle cevaplarlar:
"Sen galiba kaçmaya çalışıyorsun!"
Kim daha cesur
Kimin askeri daha cesur yarışması varmış.
Karacının komutanı;
-"Oğlum su tankın altına atla!" demiş. Asker atlamış ölmüş.
Havacının komutanı;
-"Oğlum su uçaktan betona paraşütsüz atla!" demiş. Asker ölmüş.
Denizcinin komutanı;
-"Oğlum su geminin altına atla!" demiş.
Asker: "Naah atlarım" demiş.
Denizci komutanı dönüp;
-"Bakın, benim askerim daha cesur, komutanına nah çekiyor!"
Ne Yaparsın
Güney Amerikalı bir subayla bir er konuşuyorlar.
-Savaşta bir düşmana rastlarsan ne yaparsın?
-Vururum.
-Doğru, peki bir düşman bölüğüne rastlarsan ne yaparsın?
-Vururum.
-Olmadı. Koşup karargaha haber verirsin. Peki savaş meydanında bir inek görürsen ne yaparsın?
-Vururum. -
Olmadı. -
-Koşup karargaha haber veririm.
-Yine olmadı.
-Boynuzlarından tutup karargaha sürüklersin. Şimdi beni görürsen ne yapacağını söyle.
-Vururum.
-Olur mu canım. Ben senin komutanınım.
-Döner karargaha haber veririm.
-Yahu ben düşman bölüğü değilim ki.
-Hah tamam. Boynuzlarından tutup karargaha sürüklerim.
Kahverengi Pantolon
Osmanlı donanmasıyla venedik donanmasıı arasında savas çıkmış. venedik donanmasının komutanı Andrea Doria imiş.
Gözcü Osmanlı donanmasının yaklaştığın fark edince hemen Andrea Doria'ya haber vermiş :
-Osmanlı yaklaşıyor. Andrea Doria sormuş :
-Kaç gemi var? Gözcü:
-10-20 kadar. Komutan hemen emir erini çağırmış :
-Oğlum bana hemen kırmızı gömleğimi getir. Emir eri şaşırmış :
-Nicin komutanım? Andrea Doria :
-Savaşırken yaralanacağız. Kan izi belli olmasın ve de askerlerin cesareti kırılmasın diye. Bu arada gözcüden yine ses gelmiş :
-Efendim 50 kadar oldular. Andrea Doria heyecanlanmış ve emir erine tekrar seslenmiş :
-Gömleği boşver. sen bana kahverengi pantolonumu getir.
Gözcü Osmanlı donanmasının yaklaştığın fark edince hemen Andrea Doria'ya haber vermiş :
-Osmanlı yaklaşıyor. Andrea Doria sormuş :
-Kaç gemi var? Gözcü:
-10-20 kadar. Komutan hemen emir erini çağırmış :
-Oğlum bana hemen kırmızı gömleğimi getir. Emir eri şaşırmış :
-Nicin komutanım? Andrea Doria :
-Savaşırken yaralanacağız. Kan izi belli olmasın ve de askerlerin cesareti kırılmasın diye. Bu arada gözcüden yine ses gelmiş :
-Efendim 50 kadar oldular. Andrea Doria heyecanlanmış ve emir erine tekrar seslenmiş :
-Gömleği boşver. sen bana kahverengi pantolonumu getir.
Sıra Siz de Komutanım
Bölük komutanı son günlerde koğuşta bi gariplik olduğunu sezmeye başlar ve askerleri takibe alır.
Her yat zilinden yaklaşık 30 dakika sonra askerler tek tek koğuşun sonunda bulunan küçük odaya girip girip çıkarlar.
Her çıkan "oohhhhh be rahatladım" der.
Komutan bi gün son kişiyi kapının deliğinden izler.
Bakar ki odada asker ve bir fıçıdan başka birşey yok.
Şaşırır ve izlemeye başlar.Asker paso gidip gidip geliyor ve zevkten nerdeyse dört köşe olmuş,asker işini bitirdikten sonra gidip yatar.
Komutan dayanamaz ve meraktan içeri girer.Askerin yaptığının aynısını yapar ve oda bu işten hoşlanır.
Bu işlem yaklaşık 1 Ay'dan fazla sürer. Bir gün yine koğuşa gider bakar ki askerlerin hepsi hazırkıta bekliyor.
Komutan sorar;
-Siz neden yatmıyorsunuz? diye..
Askerlerin cevabı;
-Bu gece fıçıya girme sırası sizde Komutanım!!!
Çıkar da
Mehmet askere gitmiş 2 ay sonra bölük komutanının yanına gidip;
- Komutanım ben askere gelmeden 2 gün önce evlendim. Daha karıma doyamadan buraya geldim. Bana bir izin verin de karımı görüp gelem.
Demiş. Bölük komutanı çok anasının gözü biri imiş.
- Tamam, seni 10 gün izine göndereceğim ama bir şartla; izinden döndüğünde yaptıklarını dakika dakika anlatacaksın bana.
Mehmet çaresiz boynunu bükmüş ve kabul etmiş. Bölük komutanı izin kağıdını imzalamış, verirken yaptıkları anlaşmayı tekrar hatırlatmayı da ihmal etmemiş.
Mehmet 10 gün sonra dönmüş izinden ve bölük komutanı hemen çağırmış yanına.
- Anlat bakalım ne yaptın 10 gün boyunca.
Mehmet:
- Komutanım eve gittim, 10 gün sonra Hatçe dediki...
Komutan:
- Oğlum tek tek anlat, eve gittin sonra ne oldu?
Mehmet:
- Komutanım eve gittim, kapıyı çaldım, Hatçe kapıyı açtı, 10 gün sonra Hatçe dediki...
Komutan:
- Oğlum sana tek tek anlat dedim. Bak benim kafamı bozma döverim diye gürleyince Mehmet çaresiz tek tek anlatmaya başlamış.
- Komutanım eve gittim, kapıyı çaldım, Hatçe kapıyı açtı, oturup yimağımızı yidik, sona Hatçe yatağı serdi, sona ben soyundum, sona Hatçe soyundu...
Komutan heyecanlı heyecanlı sormuş:
- Eee daha sonra?
Mehmet:
- Sona Hatçeye bir geçirdim. 10 gün sona Hatçe dediki: "Memet az bi çıkarda işmeğe gidem çok sıkıştım"
Mehmet askere gitmiş 2 ay sonra bölük komutanının yanına gidip;
- Komutanım ben askere gelmeden 2 gün önce evlendim. Daha karıma doyamadan buraya geldim. Bana bir izin verin de karımı görüp gelem.
Demiş. Bölük komutanı çok anasının gözü biri imiş.
- Tamam, seni 10 gün izine göndereceğim ama bir şartla; izinden döndüğünde yaptıklarını dakika dakika anlatacaksın bana.
Mehmet çaresiz boynunu bükmüş ve kabul etmiş. Bölük komutanı izin kağıdını imzalamış, verirken yaptıkları anlaşmayı tekrar hatırlatmayı da ihmal etmemiş.
Mehmet 10 gün sonra dönmüş izinden ve bölük komutanı hemen çağırmış yanına.
- Anlat bakalım ne yaptın 10 gün boyunca.
Mehmet:
- Komutanım eve gittim, 10 gün sonra Hatçe dediki...
Komutan:
- Oğlum tek tek anlat, eve gittin sonra ne oldu?
Mehmet:
- Komutanım eve gittim, kapıyı çaldım, Hatçe kapıyı açtı, 10 gün sonra Hatçe dediki...
Komutan:
- Oğlum sana tek tek anlat dedim. Bak benim kafamı bozma döverim diye gürleyince Mehmet çaresiz tek tek anlatmaya başlamış.
- Komutanım eve gittim, kapıyı çaldım, Hatçe kapıyı açtı, oturup yimağımızı yidik, sona Hatçe yatağı serdi, sona ben soyundum, sona Hatçe soyundu...
Komutan heyecanlı heyecanlı sormuş:
- Eee daha sonra?
Mehmet:
- Sona Hatçeye bir geçirdim. 10 gün sona Hatçe dediki: "Memet az bi çıkarda işmeğe gidem çok sıkıştım"
El Bombası
Askeri hastanede yatan Temel ve arkadaşlarının cinsel organları kopmuş.
Sebebini soranlara Temel anlatıyor:
- "El pombasu talimu yapayuduk, pimi çektuktan sonra ona kadar sayup atmamuz emredildi, piz de parmaklarumuzla saymaya paşladuk;
Pir, içi, uç, tört, peş, öpür ele geçmek için pompalaru apuş arasına koyalum tedük, alti, yeti, seçiz, tokuz...Bummm!!"
Laz Asker
Askeriyeye ihbar gelir, dağda terörist var diye.
Asker dağa gider pusuya yatar. 1. gün olur terörist yok, bir hafta olur terörüst yok onbeş gün olur terörist yok.
İçlerinden laz askerin biri komutanına;
-Komutanım ya Allah göstermesin ama bu teröristlerin başına bir iş mi geldi? der.
Askeri hastanede yatan Temel ve arkadaşlarının cinsel organları kopmuş.
Sebebini soranlara Temel anlatıyor:
- "El pombasu talimu yapayuduk, pimi çektuktan sonra ona kadar sayup atmamuz emredildi, piz de parmaklarumuzla saymaya paşladuk;
Pir, içi, uç, tört, peş, öpür ele geçmek için pompalaru apuş arasına koyalum tedük, alti, yeti, seçiz, tokuz...Bummm!!"
Laz Asker
Askeriyeye ihbar gelir, dağda terörist var diye.
Asker dağa gider pusuya yatar. 1. gün olur terörist yok, bir hafta olur terörüst yok onbeş gün olur terörist yok.
İçlerinden laz askerin biri komutanına;
-Komutanım ya Allah göstermesin ama bu teröristlerin başına bir iş mi geldi? der.
Laz Komandolar
Çogunlugunu lazlarin teskil ettigi komando bölügü on gündür ormanda,
çamurda, aç susuz, pislik içinde egitim yapmaktadir. Onbirinci gün komutan
çavus Dursun u çagirir :
- Çavus, on gündür bölük gayet iyi bir performans gösterdi bizde onlari
ödüllendirelim, bugün çamasir degistirebilirler artik...
- Basüstüne Komitanum...
Dursun çavus bir heves kosarak bölügü toplar :
- Sizlere çok sevinecegunuz bir haber cetirdum... Komitan izin verdi bugün herkes
çamasir degistirecek, siraya geçin degistirun...
Temel sen İdris’le... Ismail sen Kemal’le.... Sadik sen Cemal’le...